Malumunuz yakın
zamanda yaşanan bayrak provokasyonu hepimizin ağırına gitmiştir. Ülkemizin en
önemli değerlerinden ve ‘T.C sisteminden’ çok çok daha fazla şeyi sembolize
eden kutsalımıza yapılan ‘çocukça provokasyon’ bir provokasyondur. Peki bu kör gözüm parmağına ve
‘çocukça’ bir provokasyonun amacı
insanımız tarafından net şekilde bilindiği halde insanımızda neden bu kadar ağır
gelmiştir? Bunu doğru şekilde irdelemek gerek. Çünkü bu durumun arkasındaki adaletsizliğin
artık, insanlarımızın tahammül sınırını zorladığı ortadadır.
İnsanlar ‘’siyasete’’
inanmamaya başlamıştır. Sistemin siyasetinde seviye denen bir şey olmadığı için
insanlarda bir inançsızlık meydana gelmeye başlamış, bunalmaya başlayan
insanlar ‘’siyaset’’ konuşmamaya, ondan ‘kaçmaya’ bile başlamıştır. Bu provokasyonla
ülkenin bilinçaltında açılan yaranın asıl sebebine ulaşmak bayrağın adaletinin
gereğidir. Bayrağın adaletinin gereği şunları bilmektir:
Öncelikle bayrağı
indiren genci, bayrağı hiçbir zaman gerçekten sevemeyeceklerden ayırmak gerekir,
o gencin de o bayrağı ‘aslında sevdiğini’ unutmamak gerekir. Ki aslında onun bir Anadolu genci olmayıp, o kadar engeli aşan ve yine elini kolunu sallayarak gidenin doğrudan yabancı güçlerin elemanı olabileceğini ve 'yabancı bir düzeneği' ima eden bir aydınımıza da medyada rastladım. İnsanları
adaletsiz bırakmak ise bu ülke için çok tehlikelidir; bayrağın adaleti, bayrağımızın
gerçek düşmanlarına karşı hak ettiği taarruzu gerçekleştirmektir.
Ülkemiz
üzerinde herhangi bir güç hakimiyet iddiasında ise adaleti felsefesinin temel
taşları arasına koymalıdır. Bu yeni Türkiye olacaktır. Tabi bu ‘’adalet’’; eski Türkiye’nin sembol kurumlarından; ‘hakimiyet
araçlarından’ olan, aynı ismi taşıyan bir bakanlığın yakın zamanda çıkardığı ve
memurunda infial yaratan bir yönetmeliğin adaleti gibi asla olmamalıdır mesela.
Yeni Türkiye’de ‘adalet’; yerli yerine koyma, hak edene –ülke insanının hakkını
korumak için- karşılığını verme, onun yanına bırakmama şeklinde bir karşılık
bulacaktır. Adaleti rafa kaldıran bayrağın esas düşmanlarına gereken ‘cezayı’
usulünce kesmeyen ‘eski T.C sisteminin’ insanımızı
düşürdüğü hal, yaşattığı sıkıntılar nedeniyle tasfiye edilmesi şarttır.
İnsanımızla
adeta dalga geçen siyasiler; siyasi partiler, ‘’siyasi hareketler’’, terör ve bayrak da yakan ‘çapulcu’
hareketleri, (beyaz Türk) ‘sermaye(si)’ , avukatın devlet erkanına bir saat ‘siyaset
ayarı’ vermeye çalışması, uluslar arası arenada ise karşılarında sömürgeleri
varmışçasına tavırlar takınan güçler ve bunlara karşı hak ettikleri verilmediği
için artık inancı kalmamaya başlayan halkımızın birlikte oluşturduğu şey; ‘T.C
sistemi’ adaletinin manzarasıdır. Bu 'sistemli baskının' artarak devam etme ve ülkemizi her taraftan kuşatmaya çalışma olasılığına dikkat etmek gerekmektedir. Bu insanımızdaki güveni alıp götürmek üzere adeta
ortaklaşa hareket; ‘siyaset ve reel politik’ yekünü oldukça, bu acilen tasfiye
edilmedikçe, ülke insanımız zarar görmeye devam edecektir. Bunlara karşı
alınacak önlem ise basittir: adalet…
Bayrağın
adaleti birçok başka ayrıntı; herkese hak ettiği ve bununla birlikte gelecek
olan teskin ile birlikte şu şekilde ortaya çıkan felsefedir: Yalnızca kendi ve yabancı patronlarının çıkarları için Milli olan her
şeye ‘intihar olur’ diyenlerin bayrağı ‘asıl indirmek isteyenler’ olduğunu
idrak etmektir. ‘’Bayrağı indiren’’ çocuğu değil onun Kürt-Türk-Arap ve tabi ki
Osmanlı ve tabi ki dünyadaki tüm mazlumların bayrağı olduğunu ona unutturanı
hedef almaktır. Bayrağın esas sahibi gücün –Osmanlı’nın- adını anmaktan
korkmadan ziyade bu adı duyunca ‘rahatsız olan’ –ve ‘rahatsız olduğu kadar’
tasfiye olan- ‘uluslararası sisteme’ karşı çekinmeden hatta inatla Osmanlı
adını anmaktır. Bayrağın adaleti; savaşılmıyorsa bile ‘’Suriye’’de insanlarımız
için elimizden gelecek –ve hala yapmadığımız diğer- her şeyi yapabilmektir. Bu
adalet ülkemizin güneyinde –‘’Irak’ın Kuzeyinde’’- ülkemize yapılan saldırılara
karşı Türkmen, Kürt ve Arap kardeşlerimizi her türlü yol ile ve gerekirse –‘’Suriye’’de
de- örtülü bir savaşla desteklemektir. Bayrağın adaleti ülkenin gücünü ondan
sakınmayıp, ‘yüz senelik parantez’ adlı hipnoz sürecinden uyanıp dünyada etkin
olmak etkin olduğu kadar güçlü ve ‘Osmanlı insanını’ teskin edici olmaktır; ‘’devlet
etme’’ yi adaletli yapıp ‘’oyun kurdukça’’ ve irade ortaya koydukça dünya
mazlumlarını kurtarmaktır.
Bayrağın
adaleti bayrağın taşıdığı kutsal değerlerin hakkını vermektir…