4 Eylül 2012 Salı

PKK MESLESİ ASLINDA AFRİKA MESELESİ

Ülkemizin kronik sorunları malumunuz; Ermeni sınırı, Yunaniztan ve diğer komşularımızla -aslında zaman zaman ‘idolojik zıtlık’tan çıkıp pragmatikleşmesiyle; zaten bazı güçlerin pragmatik oyunları olan - ‘ideollojik’ çatışmalarımız…
Bu zaman zaman pragmatikliğe kaçan durum örnek olarak mesela; Suriye’nin ve İran’ın, pkkya verdiği destek görüntüsünde, daha büyük güçlerin ülkemizi kronik sorunlarına boğması…
İran’nın pragmatik tikleriyle; pkkya verdiği kendi çapında destek, bize ‘’attğı kazıklar’’ vs. uzun vadede onların zararına ve İran aslında kendi kuyusunu kazıyor. Dünya’nın elinden İran’ı Türkiye ve Brezilya kurtarmıştı oysaki ve Arap Baharı’nın İran’ı ne kadar vuracağı bile, Mahir Kaynak’ın değişiyle İstinat noktası, Türkiye’ye bağlı. İran işgüzarlıklarıyla, Türkiye karşısında yaptığı pragmatik tikleriyle akıntıya karşı kürek çekiyor; konjektörün ve zamanın arkasında olduğu Türkiye’yi nakavt edebileceğini sanıyor.Oysa geleceğini kısa vadeli çıkarlarına satmayıp Türkiye gibi işbirliğine yanaşsa hem Türkiye hem İran büyük kazançlar elde etmiş olacak; tıpkı şimdiki Almanya ile Rusya yakınlaşması gibi. Almanya’nın bu duruma benzerliği şurda: Almanya Rusya’ya hatta hiçbir devlete karşı pragmatik davranmayıp bölgeseden ziyade küresel oynayıp Rusya’ya yakınlaşıyor; tabi bunu yeni Türkiye’nin oluşmasını önlemek, rakibini frenlemek için yapıyor. İşte tam da burada İran bahsettiğim tavrıyla Türkiye’nin küresel rakiplerine perde oluyor, bununla birlikte burada İran kendi kuyusunu kazıp  ilerki zamanlarda-uzun vadede bizi ABD ile bölgesel anlamda daha çok karşı karşıya getirmeye zemin hazırlıyor…
Suriye’nin içerde büyük sorunlar varken pkkyı kullanarak Türkiye’yi karşısına alması mümkün mü? Suriye’nin bu yolla kendini kendini Türkiye sayesinde meşrulaştırmak bununla da kendini kurtarmak istediğini söyleyenler var ama oysa Suriye’ye ne Türkiye ne de dünyadan başka bir devlet şimdilik müdehale edemiyor. Anlatmak istediğim Suriye neden olabilecek bir müdehaleyi erkene çeksin? Ya da cevabını aradığm: İran’ın bu pragmatik tiklerinin arkasına komşularımızdan daha büyük güçler mi saklanıyor?
ABD, istinat noktası Türkiye, Rusya dengesine karşı Derin Avrupa (daha çok Almanya) ve Çin     
ABD’nin Avrupa’yı ve Çin’i Enerji yollarından geleceğin iş merkezi Afrika’dan uzak tutmaya çaılştığı gerçeğini biliyoruz ve bunu sağlamak için küresel müttefik ( bölgesel anlamda olmayabilir ama ve buna dikkat ediyoruz; mesela tikli komşumuz İran’a sabır gösterip iş birliği yapmaya çalışıyoruz; yapmazlarsa kendi zararlarına…) Türkiye’ye ve kullanışlı düşmanı Rusya bloğuna muhtaç olduğunu…
Almanya işte tam da bu yüzden yeni Türkiye’yi asla istemiyor. Yeni Türkiye: Osmanlı hinterlantını kullanan ve bununla Çin ve Almanya’nın önüne set çeken bir siyaset…
Tabi biz düşmanın büyüğünü komşularızmızda değil de daha uzakta , Emre Uslu ve onun MİT’çi diye yaftalağı Sabah Gazetesi çalışanları arasında danışıklı dövüşe benzer atışmalarında aradığımız zaman.Emre Uslu’yu sevmem; 10 kere devletimin bir kurumuna sövüp bir kere bu MİT’in iyiliği için diyen adamı sevmek zorunda değilim. Sabah Gazetesi çalışanları ise yanlış yönlendiriliyor olabilir diye düşünüyorum; MİT’çi gibi gözükerek Emre Uslu’ya ve –özellikle dikkat edin- ,şunu diyip, ‘’Türkiye’de yakalanan İranlı ajanların pkk ile görüntüleri ortaya çıktı. Mit sabahtaki itlerini Emre uslunun üzerine tekrar saldi. Ne tesadüf’’ diyerek Alman sevindiren Mehmet Baransu’ya malzeme çıkararak…
Evet pkknın bitmeyişinin sebebini idelojik prangalarından kurtulamayan beyinlerimizde, pragmatik İranla asla olmaz;Ermeniler Azeri topraklarından çekilmeden asla sınır açılmaz gibi vs. ön yargılarımızda aramalıyız; Alman-Azeri*-İsrail sıkıfıkılığında, Azerbeycan’ın Türk dizilerini yasaklamasında aramalıyız, açılamayan Ermeni sınırında aramalıyız. Şu ön yargılarımızda aramalıyız: ‘’molla, pragmatik ve bize zararlı –ki uzun vadede hiç te öyle değil- İran’’, ‘’Ağrı’da Doğu Anadolu’da gözü olan Ermenistan’’, ‘’Hatay’ı kendi haritasında göstern Suriye’’de, zaten bu sorunlar çözülmesin diye kullanılan pkkda…
Ve bu önyargılarımızı kullanıp yeni Türkiyenin önünü kesmek amacıyla deli  komşularımızın arkasına saklanan Almanya’da …
Ne Yapılmalı?
Büyük güçler tarafından kendisine asla verilmeyecek şeylerin hayliyle kendisine Azeri halkına ve Türkiye’ye zarar veren Ermenistan ne yapılıp edilip ikna edilmeli…
Mesela dağılan AB’den, batmış ,Yunanistan’ın idolojik saplantılarına rağmen,  Yunanistan ve İtalya’yı kurtarıp onlarla işbirlğine giderek küresel çapta etkili bir ‘model’ kurulabilir…
Mesela ‘tikli İranı’ yine badirelerinden kurtarıp ona sabırla, gerektiği zaman da ‘ısırganca’ yaklaşılabilir, verilebilecek birçok örnek var; yani Osmanlı hinterlantına sahip çıkılıp düşman için pkk aracı gerksiz, etkisiz hale getirilebilir, bu iş küresel meseledir ve ancak bu şekilde biter.Pkk ancak ve ancak bu şekilde biteceğini yapılan bütün iyileştirmelere rağmen şiddetin dozunu artırarak ispatlamıştır…
Yok İran’nın bize attığı ‘’kazık attı’’, ‘’kurnazca nanik yaptı’’, yok bu yüzden Heronlardan  yani anlık istihbarattan eksik kaldık (eylemi önlemede kullanılmaz anlık istihbarat…) ve diğer dünya ülkeleri 19.000 iha.lık filolara sahipken; neden ‘’iha. projemiz gecikiyor’’ gibi bir yapıcı eleştiriden çok,’İsrail baba’ bize Heron vermeyecek öldük bittik gibisinden saçmalayarak ‘Emre Usluluk’ yapacaksak , ‘’beceriksiz, komik MİT’’ şeklinde, İranla ilişkiyi keselim vs. şeklinde takılmaya devam edeceksek bu pkk kıyamete kadar sürer…
*Ve tarihten ilginç bir örnek sadece Azerbeycan değil, kafkasya; Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’nda müttefiki Osmanlıy’la nerdeyse savaşacak kadar kafkasyayı sevdiğini biliyormuydunuz, Edward J. Ericson’un Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı kitabından syf.201: ‘’…Rus ordusu 1917 sonbaharında Kafkaslar’da askerlerinin kuvveti kalmayıncabir bakıma ‘kendi kendini cepheden çekti’. Ruslar ordularını çektikleri için yeni bağımsızlaşan Ermenistan, Azerbeycan ve Gürcistan devletilerininorganize edilmesiyle oluşan zayıf federasyon Türklerle karşı karşıya bırakıldı. Ruslar Almanlarla Brest-Litosvk’da devam eden barış müzakerelerinde kendilerini kurtarmaya odaklanmışlardı. Bu yeni doğan  Kafkas cumhuriyetlerinden hiç birinin barış masasında temsilcileri olmadığı gibi Ruslar da onların güvenliklerini emniyet altına alacak her hangi bir çaba göstermediler. Ocak 1918’de Brest-Litovsk Anlaşması uygulanmaya başlandığında bu ülkelerin ne varlığı garanti altına alınmıştı; ne de Türkler onların toprak bütünlüğünü gözetmek zorundaydı. Bu Kafkaslarda ciddi bir iktidar boşluğu yaratıyordu…’’ Almanlar ise bu durumdan çok rahatsız olmuşlardı, görünürde, güya, Osmanlı’nın Kafkasya’yı işgali Brest-Litovsk’u tehlikeye atacaktı ama sayfa 201’de bunun yersiz olduğunu anlıyoruz; bu doğrudan Almanya’nın Kafkaslardaki emelleriyle ilgili olabilir, belki de Lenin’in Alman ajanı olduğu gerçeğiyle… Syf. 205-206: ‘’…Barış görüşmeleri tekrar 11 Mayıs 1918’de Batum’da başladı; fakat Vehip Paşa bugün Gürciztan olrak bilinen toprakların  büyük bir bölümüne sahip olmak istediklerine dair bir ültimatom verdi. Bir yandan delegeler konuyı tartışırken diğer yandan delegeler 3. Ordu durmaksızın ilerlemeyi sürdürdü
 Almanlar özellikle Türklerin taleplerinden rahatsız olmuşlardı ve Türklerin eski Rus topraklarında durmadan ilerlemeye devam etmesinden hoşnut değillerdi (Osmanlı’nın Kafkasların içlerine doğru yayılmasını Brest-Litovk Anlaşması’nın ciddi anlamda ihlali olarak göriyorlardı). Ne yazık ki Almanlar ittifak politikası yüzünden Türklerle etkili ilişkilerini devam ettirmek zorundaydılar ve Türk akınlarını durdurmak için hileli yollara başvurdular. Albay Kress von Kressentein Türk 8. Ordu görevinden ayrıldıktan sonra Alman diplomat Count von Schulenberg ile birlikte Tiflis’e gönderildi. Bu iki Alman mevcut problemi alışılmasık yoldan ama olabildiğince yaratıcı bir biçimde çözebilmek için Trans- Kafkas Federal Cumhuriyeti’nin  teyakkuza geçmiş liderleriyle hızlı şekilde müzakerede bulundular.
 27 Mayıs’ta federal cumhuriyetin Gürcü temsilcileri bağımsız bir Gürcistan devleti kurulacağını duyurdular. Kress ve Schulenberg de yeni kurulan bağımsız Gürcistan devletinin Alman mandasında olacağını bildirdiler. Türkler çok kızmışlardı, Vehip Gürcistan’ın hemen işgal edilmesini haber verdi. Alman nüfusu Gürcistan’da etkisini neredeyse hemen gösterdi, her yerde Alman ve Gürcü bayrakları yan yana dalgalanıyorlardı. Hatta Alman ordusu piyade bölüklerinin bir kısmını deniz yoluyla Kırım’dan Gürcistan limanı Poti’ye gönderdi. Müttefiki ile arasında büyüyen anlaşmazlıktan dolayı harekete geçen Enver Paşa ve yeni Genelkurmay Başkanı Alman Genaral Hans von Seeckt tansiyonu düşürmek amacıyla görüşmede bulunmak için Batum’a gittiler. Türklerin kuzeye, Gürcistan içine doğru ilerlemesi Alamn baskısı sonucunda geçici bir süre durdu…  ’’ Şimdi de yine sayfa 206’dan acaip bir alıntı: ‘’…Ermeniler ve Azeriler ilerleyen Türk kollarına karşıu taaruza geçtiler ve Kurdamir yakınında bir savunma hattı oluşturmaya çalıştılar. Fakat Halil’in 5.Tümeni Bakü’ye doğru atağa kalktı ve 27 Temmuz’da şehre hakim mevzileri ele geçirdi…’’ Alıntılarla anlatmak istediğim Azericiliğin daha doğrusu Aliyevcilik’in Almancılıktan pek te farkı olmadığı…

Tehlikeli ‘’Alman Aklı’’   yazıma da bakabilirsiniz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder